3 Aralık 2010 Cuma

teşekkür

neredeyse 1 sene olmuş yazmayalı. (tam olarak 362 gün) Başta iş yoğunluğu vs etkiliydi bunda. ama asıl sebep futboldan soğumam. eskiden maç kaçırmayan ben, şimdi galatasarayın maçlarını bile izlemez oldum. bu sezon sadece fenerbahçe maçını, o da benimle dalga geçmek için fırsat kollayan fenerli kardeşlerimin zorlamasıyla izledim. zaten kim izliyor ki. bu ortamda emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum. kişisel egolarınızla, ufak çıkarlarınızla binlerce, belki milyonlarca insanı futboldan soğuttunuz. gerçekten alkışı hakediyorsunuz

türkiye'de ve özellikle galatasaray'da futbolun kendisinden çok saha dışı olaylar önce çıkıyor. galatasaray'da önce teknik direktör suçlu ilan edildi ve gönderildi. şimdiyse hem isim olarak hem de yetenek olarka en iyi iki oyuncusunun biri kadro dışı, diğeri ise 1 sene önce alındığının üçte biri fiyatına gönderild. hemen iki yazı altta trabzonspor yönetimine sorduğum soruları bugün galatasaray yönetimine sorsam haksız mı olurum? trabzon yönetimi daha sonra ilk kez doğru bir şey yaptı ve takımı hem şenol güneşe emanet etti, hem de ona güvendi. galatasaray'da öyle bir durum da yok. şampiyonluk zaten hayal. taraftar da bunu istemiyor zaten. sadece takım biraz iyi oyun oynasın yeterli. biraz mücadele etsin yeterli. bakalım sakatların düzelmesi, lig arası vs nasıl etkileyecek takımı, hagi böyle bir takım yaratabilecek mi?
...devamını oku

9 Aralık 2009 Çarşamba

Galatasaray'ın kadrosunun zayıf halkası!



Ne zamandır kafamı meşgul eder durur, yazayım da rahatlayayım dedim. Tamam herkes biliyor, Galatasaray'ın bekleri ve takım savunması sorunlu, orta sahanın göbeğindekiler formsuz.. Bunları herkes biliyor. Ama benim dikkatimi çeken başka bir bölge. Galatasaray'ın yıllardır sezon başındaki bir kaç maçı saymazsak, sıkıntısını çektiği bölgeden bahsediyorum. KALE. Peki neden?

Takımın kaleci kadrosuna bakalım. Hatta biraz geriye gidelim. Mondragon sonrasını çalışalım. Mondragon sonrası Galatasaray kalesini Orkun ile Aykut'a teslim etmişti. Orkun Erciyes'te yarım sezon boyunca devleşmiş, ardından Galatasaray'a transfer edilmişti. Bir çok kişi ondan umutluydu. Ama benim o sezon kaleyi alması gerektiğini düşündüğüm kişi Aykuttu. Aykut Stuttgart altyapısından yetişmişti. Hagi takımı çalıştırırken onun geleceği hakkında çok olumlu sözler söylüyordu. Mondragon'un arkasında 3 yıl beklemişti. Birçok kişi takımın kalesini emin ellerde görüyordu.

Galatasaray sezona Orkun'la başladı, olmadı Aykut'la devam etti. Sene sonunda iki kaleci de yeterli görülmedi ve De Sanctis takıma getirildi. Aykut'un şampiyonluk kazanılırkenki başarılı performansı göz önündeydi ama, nedense iki kaleci de güven vermiyordu. Yeri geldiğinde en inanılmaz kurtarışları yapan bu adamlar, bir bakıyorsun, olmadık goller yiyor, herkesi tereddütte bırakıyorlardı. De Sanctis taraftarlar için umuttu. İtalya milli takımı yedek kalecisiydi. Birinci kalecinin Buffon olduğunu düşünürsek, herhalde iyi bir kariyer. Sezona da iyi başladı. Ama gelin görün ki, o da bir süre sonra aynı güvensizliği yaşatmaya başladı takıma. Olmadı, o da gitti sene sonunda.

Bu sene Galatasaray'ın ilk transferi Leo Franco oldu. Sonra da Ufuk Ceylan transfer edildi, ki bence Volkan'dan da, Rüştü'den de iyi kalecidir bu çocuk. Özetle takımın kalesi Arjantin milli takım kalecisi Franco, Hagi'nin referans verdiği Aykut ve bir de geleceğin milli takım kalecisi Ufuk var. Doğal olarak Franco ile başladı Galatasaray. O da ilk maçlarında önemli kurtarışlar, gayet yerinde çıkışlarla güven verdi. Sonunda takım Mondi'den beri aradığı kaleciyi bulmuştu, diyordum ki, daha önce ki Galatasaray kalecilerinin abuk sabuk pozisyon hatalarından, saçma sapan goller yiyen hallerinin aynısının canlı halini görene kadar.

Şimdi kardeş, buraya kadar okudun. Doğal olarak diyorsun ki: Ne anlatıyor, bu böyle uzata uzata, lafı nereye getirecek bu acaba? Merak etme, şimdi sadede geliyorum. Şimdi bunca kaleci başarısız olurken, kimisi giderken(Orkun, Sanctis), kimisi kötü oyun nedeniyle yedekte kalırken(Aykut ve yine Orkun) hepsi de güvensizlik saçarken tek ortak noktaları neydi: Kaleci antrenörleri. Kim bu kaleci antrenörü: Nezih Ali Boloğlu , ya da herkesin bildiği şekliyle, Prag Fatihi Nezihi (bkz: Pavel Nedved'in önlenemez yükselişi) İlginç bir şekilde de, bir sürü teknik direktör, yardımcısı, kondisyoner, hatta doktor bile başarısızlık sonrası kapı önüne konulurken, bu adam hala görevinin başında.

Nasıl oluyor abiler, ben anlayamıyorum. Tamam bu adam genç yaşında Galatasaray'a geldi, yıllarca yedek bekledi. Sesini çıkarmadı. Sonra şans buldu, Nedved karşısında bu şansı değerlendiremedi ve hemen ardından Friedel gelip de tekrar yedek kalacağını görünce gitti. Şimdi sen bu adama vefa borcu ödemek istiyorsan, başka bir yolunu bul be abicim. Bu adamın kalecilik kariyeri üstte Galatasaray kalecilerini eleştirirkenki noktalardan ibarettir zaten. Yeri gelir kalede devleşir (örneğin Gençlerbirliği'ndeyken Galatasaray'a karşı) yeri gelir olmadık goller yer. (özellikle uzaktan yediği gollerin Orkun ile benzerliği ayrıca korkutuyor beni.) Galatasaray büyük camia. Futbol okulları vs. bir sürü istihdam alanı var. Zaten Nezihi de işsiz kalmaz, Galatasaray yol verirse. Lütfen bu takıma doğru düzgün bir kaleci antrenörü bulun. Kaleci antrenörünün bir kaleci üzerindeki etkisini çok iyi bilen eski kaleci bir Galatasaray taraftarının sizden dileğidir. Nezihi de kusura bakmasın, ona karşı sevgimiz, saygımız başka, Galatasaray'da profesyonel olarak çalışmak başka. Yoksa takımı ver Hagi-Ergün-Hasan Şaş üçlüsüne onlar yönetsin. Diii mi?

...devamını oku

23 Kasım 2009 Pazartesi

Et buradaysa kedi nerede?

Trabzonspor camiası  yediği antrenörler arasına bir yenisini daha ekledi. Hayırlı olsun. Ancak benim anlayamadığım, (herhalde kimsenin de anlayamadığı) başarısızlığın sorumlusu olarak teknik direktör gösteriliyorsa, neden 5 futbolcu kadro dışı bırakılmıştır. Başkan açıklamasında "bu takımın başında sahaya ben bile çıksam..." diyerek antrenörü eleştiriyorsa, o zaman bu futbolcuların suçu ne? Eğer futbolcular suçluysa, başkanın dediği gibi ruhsuzsa, o zaman antrenörün suçu ne?
...devamını oku

20 Kasım 2009 Cuma

bu mu komik nuri







Doğan Medya basılı yayın ve televizyonda olduğu gibi herhalde internet yayıncılığında da Türkiye'de en geniş kitleye ulaşan yayın kuruluşudur. Ancak bu nicel kalitenin niteliğe yansımasını dönüşmesi yönünde umut vermek bir yana, kaliteyi gitgide düşürüp "Allah sonumuzu hayretsin" dedirtmekteler sürekli.

Bu kuruluşun yayınlarında, transfer dönemlerinde sayfaları doldurmak için yapılan haberlere çoktan alıştık. Daha önce burada isyan ettiğim uydurma yönetici-teknik direktör-futbolcu diyaloglarına da alıştık. Ama yine bir yerden açığımızı bulup darbeyi vurdular. İnatla "Siz kötü yayıncılık görmediniz oluuum, daha neler göreceksiniz bekleyin" diyorlar sanki içlerinden. Son dönem sayfa doldurma modası sözde "internette taraftar atışmalarından yapılan derlemeler". Sözdeyi neden kalın yazdım, onu da açıklayayım. Şimdi transfer balonları yapılacağına, uydurma diyaloglar yaratmaya girişileceğine gerçekten böyle derlemeler yapılsa gayet güzel haberler çıkabilir. Hatta aç ekşi sözlüğü, bul bişeyler, oradan kopyala-yapıştır, ona bile razıyım. Ama ne işse ya haberi kendi kendi yapmaya alıştığından bu muhabir arkadaşlar, esprileri de kendileri yapmaya çalışıyor da olmuyor, ya da espri anlayışları o kadar kötü ki bula bula bunları buluyorlar. Hadi bunlar öyle yapıyor, o sayfanın editörü ne iş yapar, onu da sormak lazım.

Bu yazıyı yazmaya beni kışkırtan iki haberimsiye geleyim. Birincisinin başlığı "Fenerbahçe'ye fıkra bombası" idi. Hürriyet ve Milliyet'in internet sayfalarında 10 Kasım tarihinde yayınlandı. Linki burada. Habere göre Galatasaray ve Fenerbahçe camiasında şimdi bu fıkra konuşuluyormuş. İşe bakın ki dört bir yanı Fenerbahçelilerle çevrili bir Galatasaray Adası olarak hayatını sürdüren ben hala bu fıkrayı konuşan bir tane insan görmüş değilim. Ha eğer taraftardan kasıt ortaokul palelerinin birbirlerine yaptıkları şakalarsa bilemem. Ama gazetenin tarihi 23 Nisan olmadığına göre herhalde gazeteyi ortaokul çocukları hazırlamış olamaz. Fıkra şöyle özetle: Bir adamın evini polis basıyor, apar topar hakim karşısına çıkarıyorlar, hakim de "bir diyeceğin var mı?" diye soruyor.(Bu arada fıkra bile olsa, nasıl hukuk sistemi ulan bu, adama suçunu söylemeden bir diyeceğin var mı???) Adam da benimle aynı fikirde ki herhalde, "Buraya neden getirildiğimi bilmiyorum diyor." Hakim de uluslarası bir kaçakçılıkla suçlandığını söylüyor. Adam da "benim uluslararası ne işim olabilir, ben Fenerbahçeli'yim" diyor. Fıkra böyle. Haberin devamı ise daha da vahim. Aynen kopyala+yapıştır yapıyorum:


Söylenen şu:
“Galatasaray Fenerbahçe’nin damarına basacak fıkrayı buldu. Çünkü Fenerbahçe’nin yumuşak karnı Galatasaray’ın aldığı UEFA Kupası. Fenerbahçe yurt dışında bir tek kupa alamadı.”
Fenerbahçeliler ise bu fıkraya karşı şunu söylüyorlar:
“Sahada Fenerbahçe’yi yenemeyen Galatasaray üzerimize fıkrayla geliyor.”
Kulislerdeki son söz ise şu:
“Şimdi fıkra sırası Kanarya’da”

Evet di mi? Okuyucu bu kadar embesil konumuna konulmaz, ortaokul seviyesine çekilmez, değil miii?

Ben 1, yazıyla bir tane bile Galatasaraylı olsun Fenerbahçeli olsun, sivilceli çağını geçmiş taraftarın, bu kadar kötü bir espiri anlayışıyla birbirine takılmadığını umuyorum.

Neyse devam edelim. İkinci haber ise Cemal Nalga vakası ardından Galatasaraylıların Fenerlilere alay konusu olduğunu iddia ediyor. Bari bu haberde alay konusu olma kısmı doğru. Ama htaraftarın IQ seviyesini 40-60 arasıymış gibi haber yapma konusunda bir değişiklik yok. Haberin başlığı "Cemal Nalga geyikleri" Linki burada. Hürriyet, Milliyet, Sporx'te yayınlandı. Sporx sonra kaldırdı. Fanatikte de sadece üstteki "fena değil" diye nitelendirilebilecek karikatür yayınlanmış, Milliyet ve Hürriyet haberi aynen yapmış, karikatür artı espri(!)ler var. Haberi aynen yapıştırıp yanlarına yorumlarımı yazıyorum. (Morları benim yorumlarım)


Galatasaray Cafe Crown'ın cezalı oyuncusu Cemal Nalga'yı, sakat olduğu için oynatamadığı basketbolcusu Tufan'ın formasıyla sahaya sürmesi 'internet geyiklerine' neden oldu...
İşte o geyiklerden bazıları...  


Cemal'in o sekilde oynayarak milli takima hazir gelmesini Tanjeviç istedi. (Ne geyik ne geyik, ailecek güldük)
Cemal Nalga´nın ilkokul öğretmeninin amcasının oğlunun komşusunun mahallesindeki bakkal Fenerbahçeli imiş.. O ayartmış 6S´li nezih sporcuyu..(Sene 1992, 11 yaşındayım, o zamanlar, ben de yapmıştım buna benzer bir espri. Tabi daha o zamanlar espri gelişmemiş, daha yeni icad edilmiş hatta.)    
Su Fenerli medya yok mu..pireyi deve yapiyorlar (Yine anlayamadık, çok salağız biz)
Cimbon'un resmi açıklaması: Ama bizim UEFA kupamız var. Bunlar biz kıskanıldığımız için kasıtlı yapılıyor. (Uğraşsa olurmuş bu bak, espri kıtlığına girersek, güleriz bile buna
40 yılda bir Fenerbahçe galibiyeti görüyorlar‚ o da kursaklarında kalıyor. Aziz Nesinlik hikaye bu camia yahu.
(Ne olur Aziz Nesin'in adını ağzınıza alııp, iğrenç esprilerimizi komikleştirmek için çaba sarf etmeyi yasaklayan bir kanun çıkarılsın)
"Keske 6 yiyecegimize 10 yeseydik ama bu pislik üstümüze bulaşmasaydı" (Burada da geyiğe ulaşamadık, belki muhabir arkadaşa geyik gelmiştir.)
Yoksa Nonda formasıyla oynayan Keita mıydı yahu ? Kafamız karıştı iyice...  (Bak bu koca listede espriye en benzer şey. Hatta komik bile. Ama gizli faşist :) (bkz:gizli faşist)) 
Sağolasın Cimbom; "Senin yaptığının 6S li bile yapmaz!" deyimini dağarcığımıza ve sözlüklerimize kattığın için (Diyecek bir şey bulamıyorum, bunu komik sanan bunu da komik sandı: borat, mr.bean)
...devamını oku

18 Kasım 2009 Çarşamba

İçimizdeki İrlandalı



Dün akşam Fransa-İrlanda maçı vardı. Zaten oldum olası İrlandalılara sempati duymuş biri olarak yine onların kazanmasını istiyordum. Üstelik İrlandalılar Dünya Kupasına giderse, bu, Raymond Domenech'i işinden de edeceğinden Fransızlar için de iyi olacaktı şüphesiz. Başarısızlıkta bu kadar istikrarlı bir adam nasıl istikrar adına görev başında kalıyor, anlamak zor doğrusu. Hatta bu adamın Federasyon Başkanı'nın kankası vs. olduğuna dair geyikler bile çevirdik maç sırasında.

Diğer taraftan, Fransızlar ilk maçı alıp, yolu yarılamıştı. Pek de umut yoktu maç öncesi yani. Ama maç başlayınca umutlar yeniden canlandı. İrlanda neredeyse Fransa'yı ezdi. Hele maçın son 30 dakikasında adeta dalga geçercesine kaçırdıkları basit golleri atsalar, Fransa'ya tarihi bir mağlubiyet tattırabilirlerdi. Goller kaçtı, zaman azaldı. Sonunda maç Keane'in 33. dakikadaki golüyle normal süreyi 0-1 önde bitirdi. Ulan alacak bu maçı İrlanda, diyerekten sabah erken kalkacağım için yatmaya gittim. Sabah öğrendim. Elle indirilen bir topla verilen pastan yedikleri gol sonucu maç 1-1 bitmiş. Yazık olmuş iki takıma da. Hem Dünya Kupasına gitmeyi eliyle iten İrlanda'ya, hem de Dünya Kupasına eliyle gidecek duruma düşen Fransa'ya...

Son not: Ya bu Fransa hala gol sıkıntısı çekiyor ya, ben onu anlamış değilim. Hücumcu oyunculara bir bakın:
İlk onbirdekiler: Henry, Gourcuff; Anelka, Gignac
Yedek kulübesindekiler: Benzema, Malouda, Govou
Bir de sakatlığı nedeniyle sahada olmayan Ribery ile neden olmadığını bilmediğim Gomis var. Bu adamların hepsi tek başına hayat kurtarır, hepsi bir takımı Dünya Kupası'na tek başına götürecek kapasitede. Hepsi takımlarının yıldız oyuncuları. Koy Torres ile Drogba'yı da, al sana en iyi forvetler listesi. Arkalarındakilerle beraber bu kadrodan 4 takım çıkar, dördü de Yarı Finale kalır gibi bir iddiada rahatlıkla bulunabilirim. İşte bu takımı Sırbistan'ın ardından ikinci yaparak, Play-off maçında elle atılan bir golle kupaya götürmek, gol yollarına bu kadar sorun yaşatmak da ciddi bir başarı.

...devamını oku

Bırakın bu işleri

Galatasaray Cafe Crown'ın, 5 maç ceza verilen Cemal Nalga'yı hazırlık maçlarında takım arkadaşı Tufan Ersöz'ün formasıyla oynattığı belirlendi. Bir Galatasaraylı olarak hiç bu kadar utandığımı hatırlamıyorum, Galatasaray Basketbol Şubesi yönetimi gereğini gereğini yapmalı
...devamını oku

Son dakikada gelen bir başka gol



Arada nasıl unuttuk bilmiyorum. Aslında bir kaç yazı yazdım ama bu kaynamış. Geçtiğimiz hafta olaylı Mısır-Cezayir maçında Mısır son dakikada attığı golle işi playoff maçına götürerek sevindi. Her ne kadar son dakika golünün coşkusunu hatta abartılı biçimde içinde barındırsa da, hem ofsayttan gelmesi, hem de Mısır'ın maç öncesi ve maç sırasındaki onca çirkefliğinden sonra o kadar keyif vermedi bana bu gol, belki de ondandır unutmam.(hemen bahane yaratırım böyle) Keşke bu gol bu kadar haksızlığın üzerine oturmasaydı da şu anın keyfini herkes çıkarsaydı
...devamını oku
Link Değişimi